Anı yazarı, tarihçi
Anna Comnena, 15 ciltlik anılarında saraydaki günlük yaşamı, özellikle de babasının 1069 ve 1118 yılları arasındaki yaşamını anlatır. 1096-1099 yılları arasında yapılan birinci Haçlı Seferi ordusunun Konstantinopolis'e varışı, babası İmparator I. Alexius'un kenti haçlı ordusuna karşı savunma stratejilerine özel önem atfeder.
Anılarının içeriği nedeniyle dünyanın ilk kadın tarihçisi de sayılan Anna Comnena'nın çalışmaları, günümüz tarih bilimi için, özellikle de haçlı seferleri tarihini ve 11. ve 12.yy. Bizans tarihini belgeleyen en önemli kaynaklardan biridir.
Anna, babasının ölümünden sonra, sınırları İtalya'dan Ermenistan'a kadar uzanan Bizans İmparatorluğu'nun tahtına geçmek üzere eğitildi. Fakat bir erkek kardeşinin doğması nedeniyle İmparatoriçe olamadı.
Anna'nın yaşadığı çağda Bizanslı kadınlar Gyneceum adı verilen, kadınların yaşadığı mekânlarda hayatlarını sürdürmek ve kamusal mekanları kullandıklarında ise, sadece gözlerini açıkta bırakan bir peçe ile yüzlerini gizlemek zorundaydılar. Kadınların, halk için yapılan her tür eğlenceye katılmaları da yasaktı.
Anna Comnena, toplumsal yaşamdan bu denli dışlanmalarına rağmen, özellikle büyükannesi Anna Dalassena olmak üzere kadınların toplumsal önemlerini ve başarılarını ısrarla dile getirdi. Kendisinden bahsederken de, kadınlara yönelik tüm kısıtlamalara rağmen, yazmasına olanak tanındığı için, kendisini ifade edecek bu olanağı en iyi şekilde kullandığını özellikle vurguladı.
Anna’nın başarısız darbesi
Anna, I. Alexios’un ölümü üzerine kardeşini yerinden ederek tahtı kocası ve kendisi için ele geçirme girişiminde bulunmuştur[4]. 1087’de kardeşi Ioannes’in doğumundan sonra Anna, Konstantinos Doukas’a nişanlanmıştı. Kardeşi İonannes, porphyrogennetos yani mor odada doğan tahtın gerçek varisi olup üstelik 12. Yüzyılda Bizans’ta bir hükümdarda istenilen önemli bir özellik olan askeri lider olarak eğitilmişti. Anna, kocasını bir sonraki imparator yapmak için büyükannesi Anna Dalassene ile plan yapmışsa da Nikephoros Bryennios tahtın resmi varisi Ionanes’e sadık kalmış ve Anna’yı destekleyen isyancılar sarayın kontrolünü ele geçirmeye hazırlandığında tahtın uzağında kalmıştır. Bununla birlikte 15 Ağustos 1118’de Alexios’un ölüm yatağında John, Anna ve annesinin ortak manevralarının üstesinden geldi ve hasta olan babasının elindeki yüzüğünü yas tutuyormuş gibi bir kucaklama sırasında gizlice çıkarırken almış ardından Ayasofya‘da imparator ilan edilmiştir. Bununla birlikte Anna iktidar sevdasından o kadar kolay vazgeçmemiştir. Bir yıl sonra erkek kardeşine suikast düzenlemeye çalıştığından Bakire Kecharitomene manastırına gönderilerek siyasetten kesin olarak çıkarılmış, mülklerine el konulmuş ve saraya tekrar girmesi yasaklanmıştır. Anna Komnene, taht için İoannes’ meydan okumayı reddeden kocası Nikephoros Bryennios tarafından hayal kırıklığına uğratılmışsa da bir kadının babasının ölümünden sonra Konstantinopolis’i yönetebileceğine inanmak için sebepleri vardı: Mor odada doğduğu için tahtta hak iddia edebilirdi dahası öncesinde Makedon hanedanından Zoë (1028-1050) ve Theodora (1042-56) imparatoriçe olarak, 1067’de Eudocia oğulları adına naip olarak ülkeyi yönetmişti ancak bunlara ek olarak Konstantinopolis halkı, asiller ve Kilise’nin desteğini sağlamak öyle kolay iş değildi.
Kendi kaleminden büyükannesi :
Büyükannem Anna Dalassena
İmparator babam, imparatorluğun işlerinin büyük ve önemli bir kısmını annesine devrettiğinde, bu bazı çevreleri şaşırmıştı. Babam sanki devlet işlerinin dizginlerini ona vermiş, kendisi de imparatorluk arabasının yanında yürüyor diyebilirdiniz.Babam annesine tüm devlet işlerini, memurların seçimini, imparatorluğun maliyesinin yönetimini devretmiş, kendisine sadece barbarlara karşı savaş yönetimini bırakmıştı. Bu satırları okuyanlar belki de babamın bu işleri hareme (Gyneceum) emanet etme kararını yargılayabilirler.
Ama bu kadının mükemmelliği ve bu zor iş için gerekli olağanüstü kapasitesini farkettiklerinde ise, tüm eleştiriler hayranlığa dönecektir. Anneannemin gerçekten devlet işlerini yürütebilecek bir kabiliyeti vardı. Düzenlemek ve yönetmekten öylesıne iyi anlıyordu ki, sadece Roma Imparatorluğunu değil, güneşin altındaki herhangi bir imparatorluğu yönetebilirdi. Yapılması gerekenleri kavramada son derece akıllı, işleri yürütürken de çok zekiydi. Sadece olağanüstü zeka sahibi değil, aynı zamanda üstün bir konuşma yeteğine sahipti. Sözü fazla uzatmayan ikna edici bir konuşmacıydı.
Zihinsel gücünün doruğunda, olgun bir yaşta imparatorluk tahtına oturdu. Nasıl bir cömertlikle yoksullara şevkat elini uzattığını anlatmaya olanak yoktur. Evi muhtaç yakınları için bir sığınak ve yabancılar için de her zaman bir cennet oldu. Onun gerçek karakterini gösteren yüz ifadesi meleklerin dua etmesine, şeytanların da korku duymasına neden olurdu.
(Anna Comnena)
"Anna Dalassena", womeninwoldhistory.com, 19.3.2012.
Alexiad
Anna sürgüne gönderilmemiş, bu sırada zamanını ve edebi yeteneğini kullanmamış olsaydı muhtemelen kimse tarafından hatırlanmayacaktı. Babasının saltanatını Alexiad veya Alexias[5] olarak bilinen, Homeros’un İlyada‘ya saygı gösterdiği destansı bir anlatı ile ustaca yazıta döktü. Babasının hayatını çocukluktan ölüm döşeğine kadar anlatırken Bizans’ın Tuna’nın kuzeyinde Normanlar, Peçenekler ve diğer Türk kavimlerinin istilalarına karşı mücadelesini de detaylarıyla kayda geçirdi. Alexios’un 37 yıl süren iktidarı sonrasında ölümü hem Anna hem de Bizans halkı için yıkıcı olmuştu ki Anna bir yandan babasını methederken diğer yandan biraz da haksız bir şekilde kardeşini yermiş hatta ‘tahtın halefinin aptallığı’ndan şikâyet etmiştir. Anna’nın Alexiad’ı tarafsız bir tarih olmamasına rağmen, Anna’nın saraydaki konumu, kaynakları derinlemesine araştırması, iyi bir gözlem ve içgörü kabiliyeti, çalışmasının Bizans tarihinin en önemli ve renkli birincil kaynaklarından biri olarak kalmasını sağlamıştır.[6] Özellikle askeri tarih açısından çok önemli bir eser olan Alexiad, Anna’ya Ortaçağ döneminde tarih yazan tek laik Avrupalı kadın olma özelliğini vermiştir ki aynı zamanda bir Avrupa dilinde bir tarih yazan ilk kadındır[7]. Anna Alexiad’ı yazmaya kocasının ölüm tarihine denk düşmesi tesadüf olmayan 1137’de başlamış ve ancak 1140’ların ortalarında tamamlayabilmiştir. Alexios’un 1069-1118 arasındaki 37 yıllık saltanatına övgü niteliğindeki eser sadece bir imparatorun destansı öyküsünü değil aynı zamanda İslam’ın gittikçe güçlendiği dönemde Bizans’ın bakış açısını ve Bizans İmparatorluğu ile Batı Avrupa güçleri arasındaki siyasi ilişkileri ilk elden öğrenmemizi sağlamaktadır.
Bölümleri
Attik Yunanca dilinde yazılmış 13 kitaptan oluşan Alexiad, kabaca aşağıdaki konulara ayrılabilir:
- I-III kitaplar: Komnenos ailesinin yükselişini kapsamakta ve ailenin iktidarı ele geçirmesini haklı göstermeye çalışmaktadır.
- IV-IX kitaplar: Normanlar, İskitler (Peçenekler), Türkler ve Kumanlara karşı gerçekleştirilen çeşitli savaşları anlatmaktadır.
- X-XI kitaplar: Birinci Haçlı Seferi’ni (1096-1104) ve 1105 Normanların Bizans topraklarını işgalini anlatmaktadır.
- XII-XIII kitaplar: Diğer askeri olaylar ve Maniheizm, Bogomillik gibi resmi din ile çatışan dini sorunlar anlatılmaktadır.
Britanyalı tarihçi Peter Frankopan ise kitabı konu itibarı ile beş ana kategoriye ayırmıştır:
- I-VI. kitaplar: Robert Guiscard yönetimindeki Normanların Bizans imparatorluğuna yönelik saldırılar
- VI. kitap: İskitlere karşı savaş
- VIII. kitap: İskit savaşının (1091) sona ermesi ve İmparator’a karşı düzenlenen entrikalar
- X-XI kitaplar: İlk Haçlı Seferi ve Bizans’ın Tepkisi
- XII-XIII kitaplar: İç çatışmalar ve Normanların ikinci istilalarına hazırlanma çabası
Yorumlar
Yorum Gönder