"Bir kenti tanımanın en bilindik yollarından biri de insanların orada nasıl çalıştığına, orada birbirlerini nasıl sevdiğine ve nasıl öldüklerine bakmak lazımdır" demişti A. Camus.. Erhan bey etiketlemiş beni yazar mısın demiş, İstanbul’u yazıyorum grubuyla başladık kenti ve belleğini yazmaya ve devam ettik. Bu cümleye de yazılır doğrusu ama yazarım dedikten sonra klavyemin başına geçemiyorum bir türlü, Ailede hastalıklar, 5. Aşının beni yorgun düşürmesi gibi bahanelerim de var. Bahanelerin en önemlisi sanırım Gazhane Belleği çalışmasında yazmaya çalıştığım öyküm. Havagazı tesisi çalışanlarını dinliyoruz kaç haftadır, onların anılarından öykü yazmaya çalışıyoruz. Ben gaz nedeniyle ölen bir yaşlı hanımı seçince özellikle ölümle haşır neşir oluyorum bu aralar. Thatanos üzerine yazılar okumak, Sadık Hidayet’ten cümleleri anımsamakla geçiyor son hafta. Yeni yılda ve etrafta kovit varken iç açıcı bir konu değil biliyorum da kapıldım anının büyüsüne gidiyorum. Yaşayan
Yazmak her zaman tutkum olmuştur.2008 yılından beri blog yazıyorum.