Sadece izliyorum, ağlayarak, içim sıkılarak izliyorum, bir de sosyal medyada özellikle tweeter'da paylaşım yapıyorum, yanıyorlar, ağaçlar, kaplumbağa, evler, insanlar, inekler hepsi küle dönüyor. Acizliklere, inançtı ve vurdumduymaz siyasetçilere kızıyorum, çok sevdiğim çaydan soğuyorum… Bir hafta hayali fener gibi gezdim, ruhum yerlerde…Canım hiç bir şey yapmak istemedi, her şeyi ama her şeyi erteledim. Haftada bir yazı çalışmamıza bile katılamadım moral bozukluğundan. Benim gibi ne çok insan vardı çevremde, özellikle kadınlar ağlaştık. Tüm kurumlara, ülkeye her şeye güvensizdik. Çekip gitmeli buralardan diyenlerin sesi gürleşti. Bir ölümdü bu yaşadığımız sadece ağacın, yeşilin ölümü değil güvenin, neşenin, saflığın belki de vatandaşlığın ölümü…. Yangınlar söndü, hayat hiç yangın olmamış gibi dolu dizgin döngüsüne devam etti… Kuş gözlemcilerinin tweetinde gördüm ilk, Manavgat’ta hayıtlar çiçek açmış. Mor ve beyaz çiçekleri olan bir maki türü bitkiymiş hayıt. En se
Yazmak her zaman tutkum olmuştur.2008 yılından beri blog yazıyorum.