90'ların başıydı Paul Auster'ın Cam Kent kitabı yeni Türkçeye çevrilmişti, okuyup çok beğenmiştim. New York üçlemesinin tüm kitapları yayınlandı. Ayşe Arman Amerika'ya gidip Paul Auster ile röportaj yaptı. Aniden bir Paul Auster modası başlamıştı. 20'li yaşlarımı sürüyordum ve o modaya ben de kendimi kaptırmıştım. Hem best seller gibi kolay okunan hem de edebi olan kitapları farklı okuyucu kitlelerini birleştirmişti. Yakışıklı bir adamdı da bol bol boy göstermeye başladı Türk medyasında. Türkiye'ye de geldi. Sonra kitapları çevrilmeye devam etti ama o “popstar” imajını kaybetti. Jacques Sequela " Anneme reklamcı olduğumu söylemeyin o beni genel evde piyanist sanıyor" dedi, birden çok satmaya başladı. Ayşe Arman tabi röportaja gitti, biz okuduk. Derken Alain Button çıktı. Sonra 2000'lerde yine Paul okumaya başladık. Ayşe Arman “eski aşkıma dönüyorum” diye bir yazı yazıp “Beni affet Paul. Ben senin üzerine nasıl gül koklayabil
Yazmak her zaman tutkum olmuştur.2008 yılından beri blog yazıyorum.