Eminönünde otobüsten inip, Istanbul kitapçısına bir göz atıyorum önce, sonra kalabalığa dalıyorum, deniz, balık, kokuları arasında eski ticaret odasının yakınlarındaki duraktan tekrar otobüse biniyorum, hava daha serin olsa yürüyeceğim ama bu sıcak ağustos günü yürümeyi göze alamadım. Üç durak sonra Fener'deyim. Sokaklarda biraz fotoğraf çekip, bir iki eskici/antikacıya bakıp, Balat Kültür Evine doğru yürüyorum. Bu binayı çok severim, imza günü için harika bir mekan bence. Arkada Bizans duvarının çevrelediği bahçede hazırlıklar yapmışlar. Bir yılı aşkın face'ten tanıdığım yazar arkadaşım Timiçun Terim ve ailesi ile gerçek anlamda tanışıyorum, Alternafif yayıncılık da tam kadro orada. Oğuz bey ve Ali bey ile de biraz konuşup, oturuyorum. Başka kimseyi tanımadığımdan imza günü etkinliğinin başlamasını bekliyorum. Arka masada iki hanım tarihten, gezilerden, Balat'tan konuşuyor, bir süre kulak misafiri olduktan sonra sohbetlerine dahil oluyorum. Kırk yıllık
Yazmak her zaman tutkum olmuştur.2008 yılından beri blog yazıyorum.