Adalar değince öncelikle Büyükada’yı anlardım ben. Özellikle Nisan, Mayıs ayında Büyükada’da ara sokaklarda erguvanlar, mimozalar, ıhlamurlar, at kestaneleri arasında gezinmeyi, ahşap konakları seyretmeyi, faytona binmeyi severdim Aya Yorgi’ye yürüyerek çıkardık, çamların arasında salaş bir çay bahçesi vardı. Uzun zamandır Büyükada’ya gitmedim, pahalılık, kalabalık, Araplar,, kalabalık, paha…Ara… Burgazada’da Kalpazankaya’ya yürür olduk nicedir, daha küçük olsa da ada ahşap köşkler, boyalı merdivenler, Sait Faik, Mimozalar… Eski zamanların fısıltıları köşelere sinmiş, unutulmuş gülüşlerin ekoları kayalıklarda, sığınacak liman, kaosun sarmalında, bir nefeslik huzur belki de. Araplar orayı da keşfetmiş dediler, Madam Marta Plajı bile gizemini , yalnızlığını koruyamamış, gazeteler de, makalelerde, tweetlerde… Bu sene sezona Kınalı ile başladık. Kayalık salaş bir plajda, martılar, güvercinlerle güneşlenip, denize girdik. Çocukluğumuzun Marmara Denizini hatırlatan bir havası vardı b
Bir okur ve öykü yazarı olarak son on yılda özellikle öykü yazarların çoğaldığını görüyorum, bir çok yeni yazarın kitaplarını okudum, çok beğendiklerim, iki öykü okuyup rafa geri koyduklarım. Ah... böyle yazsam dediklerim. Ben daha iyi yazıyorum diye orada burada dedikodusunu ettiklerimle... Epey günceli takip etmeye çalışıyorum. Duvar gazetesinde 2000’li yılların başlarında neredeyse 2017 yılına kadar edebi eserlerin basımında sürekli bir artış söz konusu olduğu, 2000’li yılların ilk on üç yılında basılan yeni roman sayısının, Cumhuriyetin ilanından 2000’e kadar basılan yeni roman sayısını geçtiği belirtilmekte. Öyküde de aynı artış söz konusu. Kitap fuarlarında bu artışı çok bariz görebiliyorum. Özellikle yeni nesil öykü yazarları etkileyici eserlerle okurla buluşuyorlar. 1970'ler de ve daha çok ta 1980'lerde doğan bu yeni bir kuşak, kendi dertlerini, biçimlerini, üsluplarını, imgelerini yaratıyorlar. Bir çok yazar da farklı biçim ve üslupların deniyor. Yeni kuş