Levent’te inip Boğaziçi – Hisarüstü metrosuna doğru yürüyorum, üniversiteyi okumak için gelip, anneannemlerin yanında 4. Levent’teki evde kaldığım günler geliyor aklıma. Otobüse binip 1. Levent’e gelir, Melodi pasajının içinden geçerek Etiler yoluna inerdim. Melodi pasajında sinema ve birçok butik vardı. Evden sırf o butiklere bakmak için erken çıkardım. Sinemaya da sık sık giderdik. Pasajından çıkınca karşıya geçer Hisarüstü otobüsünü beklerdim. Durağa yakın evlerin birinde giriş katında Fecri Ebcioğlu otururdu, yaşlanmıştı, camdan öylesine donuk gözlerle baktığını hatırlıyorum. O yalnız, yaşlı adam Alpay’ın çok sevdiğim hayaldeki resim şarkısının söz yazarı mıydı sahi… Fecri Ebcioğlu’nu ilk gördüğüm gün Manzara dediğimiz denize nazır banklarda otururken benim gibi Ankaralı arkadaşım Aslı’ya anlatmıştım bu karşılaşmayı. Fecri Ebcioğlu’ndan çok Alpay’la ilgilenmişti. Ankara’da Kızılay’da pasajda Alpay’ın eşinin çorapçı mağazası vardı, okul çıkışı hep o pasaja uğrardık, Alpa
Bir zamanların Fransız koleji sonraları Ermeni okulu olan, çiçeği burnunda cumhuriyette Halk evi olarak kullanılan, 1960 ihtilaliyle adliye yapılan, iyice yaşlanıp, yorulunca semtin sanatçılar derneğine tahsis edilen, üç katlı, yeşil boyalı kâgir konağın bahçesinde asırlık çınarların altına, o sıcak haziran sabahı erkenden gelmiş oturmuştu. Çaycı neredeydi? Niçin konağı daha açmamışlardı? Kolları eprimiş ama tertemiz ve jilet gibi ütülü takım elbisesi, papyonu, elinde gümüş saplı bastonu ile başka zamanların adamıydı. Yalnız, anlaşılmaz, unutulmuş. Kimseler gelmedi uzun süre, uyuyakaldı eğritti oturduğu sandalyenin üzerinde.. Kedi geldi bacaklarına sürtündü, sonra o da adamın yanında uyudu… Neden sonra çaycı, ikinci başkan, sekreter gülüşerek bahçeden içeri girdiler. On ilk gören çaycı Murat oldu. -Başkanım çınarın altında uyuyor. -Her bayram bunu yapıyor dedi ikinci başkan, başını iki yana sallayarak. -Kargalar kahvaltısını yapmadan gelip oturuyor bahçede. “Yarım saate h